-
1 çalışma yeri
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > çalışma yeri
-
2 çalışma yeri
work site -
3 çalışma yeri
уздэлажьэрэ чIыпIэ -
4 çalışma yeri
workstation -
5 tek kişilik çalışma yeri
tek kişilik çalışma yeri (kütüphanede)n. carrel -
6 work site
çalışma yeri -
7 werkplaats
çalışma yeri [-ni] s -
8 work site
çalışma yeri -
9 yer
земля, место, местность, местоположение, пол- bağlama yeri
- bakım yeri
- bekleme yeri
- birleşme yeri
- budak yeri
- bulaşık yıkama yeri
- çalışma yeri
- çıkış yeri
- ek yeri
- et kesme yeri
- ezik yer
- giriş yeri
- gümüş masa takımı yıkama yeri
- ikamet yeri
- inşaat yeri
- istirahat yeri
- iş yeri
- kaçak yeri
- kamp yeri
- kamu koruma yeri
- lehim yeri
- meskün yer
- meze hazırlama yeri
- park yeri
- pasta yapım yeri
- pazar yeri
- sebze temizleme yeri
- sebze yıkama yeri
- servis yeri
- sızıntı yeri
- toplama yeri
- uzaktan kumanda yeri
- yapı yeri
- yemek dağıtım yeri
- yerleşim yeri
- yükleme yeriİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > yer
-
10 yer
yer1 → yemek2yer2 Platz m; Stelle f; Aufenthaltsort m; Erde f; Boden m; Erdboden m; Stellung f ( karşısındaki gegenüber D); Grundbesitz m; Erd- (Achse); … zu ebener Erde (z.B. Zimmer);yer açıldı die Stelle wurde frei ( oder vakant);-e yer açmak Platz machen D;yer alıştırmaları SPORT Bodenübungen f/pl;-de yer almak seinen Platz einnehmen; stattfinden; fig einen Platz einnehmen;-e yer ayırmak fig Platz einräumen D;yer belirteci GR Ortsbestimmung f;yer bulmak einen (Sitz)Platz finden; fig eine Stellung finden;yer demir gök bakır hilflos und verlassen;yer edinmek Arbeit finden; sich im Leben durchsetzen;yer etmek eine Spur hinterlassen, eine Druckstelle geben (im Teppich); sich niederlassen;yer hostesi Hostess f, Betreuerin f;yeri öpmek einen Kotau machen; scherzh hinfallen;yer tutmak Raum ( oder Platz) einnehmen; einen Platz reservieren; einen wichtigen Platz einnehmen;-e yer vermek fig jemandem (große) Bedeutung beimessen; jemandem eine wichtige Aufgabe übertragen; jemandem seinen Platz abtreten; Wörter usw aufnehmen;yer yarılıp içine girmek völlig verloren gehen; vor Scham in den Boden versinken;yer yatağı Lager n, Lagerstatt f;yer yer zeitweise; gebietsweise (z.B. Regen); stellenweise;yer yerinden oynamak v/unp großes Aufsehen erregen; einen Tumult hervorrufen;yerden bitme (oder yapma) sehr untersetzt, zwergenhaft;yerden göğe kadar voll und ganz, in jeder Hinsicht;yerden yere çalmak übel mitspielen D;yere bakan yürek yakan ein Wolf im Schafspelz;yere düşmek hinfallen;-den yere geçmek in den Boden versinken vor D;-i yere göğe koy(a)mamak sich sehr bemühen, A zu bewirten;-in yeri gelmek an die Reihe kommen;-en yeri olmak angebracht sein;yeri öpmek scherzh hinfallen;-in yeri var das hat Sinn;-in yeri yok fehl am Platz;yerin dibine geçmek (oder girmek) in der Versenkung verschwinden; vor Scham in den Boden versinken;yerin kulağı var die Wände haben Ohren;-in yerinde yeller esiyor völlig verödet; spurlos verschwunden;…yerine geçmek Ersatz sein für …, gültig sein wie …;-in yerine geçmek an die Stelle jemandes treten, ablösen A;yerine gelmek erfolgen, geschehen; erfüllt werden; wieder hergestellt werden (Gesundheit); sich wieder einstellen;-i … yerine koymak jemanden halten für; behandeln wie …;yerine oturmuş olmak fig fest im Sattel sitzen, etabliert sein;yerini ısıtmak fig Sitzfleisch haben;-in yerini tutmak ersetzen A; die Stelle (eines anderen) ausfüllen;yerlerde sürünmek in einer verzweifelten Lage sein;yerleri süpürmek auf dem Boden schleifen;bıçak yeri Schmiss m, Schramme f;çalışma yeri Arbeitsplatz m;duracak yer Stehplatz m;oturacak yer Sitzplatz m;her hangi bir yerde irgendwo;her hangi bir yere irgendwohin;her yerde überall;hiçbir yerde (yere) nirgendwo(hin) -
11 место работы
iş yeri, çalışma yeriТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > место работы
-
12 θέση
yer, mahal, iş yeri, çalışma yeri -
13 carrel
n. tek kişilik çalışma yeri (kütüphanede) -
14 carrel
n. tek kişilik çalışma yeri (kütüphanede) -
15 workstation
is istasyonu, çalisma yeri -
16 work
n. iş, meşguliyet, çalışma, işyeri, görev; yapıt, eser, emek; işleme————————v. çalışmak, çabalamak, iş yapmak, işlemek, işletmek; işe yaramak; başarılı olmak; etkili olmak; meşgul olmak; seğirmek; oynamak; mayalanmak; oynatmak; koparmak (para); sızdırmak (para)* * *1. çalış (v.) 2. iş (n.)* * *[wə:k] 1. noun1) (effort made in order to achieve or make something: He has done a lot of work on this project) çalışma, emek2) (employment: I cannot find work in this town.) iş3) (a task or tasks; the thing that one is working on: Please clear your work off the table.) iş4) (a painting, book, piece of music etc: the works of Van Gogh / Shakespeare/Mozart; This work was composed in 1816.) sanat eseri5) (the product or result of a person's labours: His work has shown a great improvement lately.) iş6) (one's place of employment: He left (his) work at 5.30 p.m.; I don't think I'll go to work tomorrow.) iş yeri, iş2. verb1) (to (cause to) make efforts in order to achieve or make something: She works at the factory three days a week; He works his employees very hard; I've been working on/at a new project.) çalış(tır)mak, iş yap(tır)mak2) (to be employed: Are you working just now?) işi olmak, çalışmak3) (to (cause to) operate (in the correct way): He has no idea how that machine works / how to work that machine; That machine doesn't/won't work, but this one's working.) işlemek, çalış(tır)mak4) (to be practicable and/or successful: If my scheme works, we'll be rich!) işe yaramak, başarılı olmak5) (to make (one's way) slowly and carefully with effort or difficulty: She worked her way up the rock face.) güçlükle ilerlemek6) (to get into, or put into, a stated condition or position, slowly and gradually: The wheel worked loose.) olmak,...-leşmek7) (to make by craftsmanship: The ornaments had been worked in gold.) işlemek, biçim vermek•- - work- workable
- worker
- works 3. noun plural1) (the mechanism (of a watch, clock etc): The works are all rusted.) düzenek, mekanizma2) (deeds, actions etc: She's devoted her life to good works.) parçalar•- workbook
- workforce
- working class
- working day, work-day
- working hours
- working-party, work-party
- working week
- workman
- workmanlike
- workmanship
- workmate
- workout
- workshop
- at work
- get/set to work
- go to work on
- have one's work cut out
- in working order
- out of work
- work of art
- work off
- work out
- work up
- work up to
- work wonders -
17 stall
n. ahır, koltuk, stand, tezgâh, koltuk [tiy.], sargı (parmak), hız kaybedip düşme (uçak), park yeri, oyalama, bahanelerle aldatma, vakit kazanmaya çalışma————————v. oyalamak, hızı kesilerek düşmek, zaman kazanmak, geciktirmek, saplanmak, durmak (motor), stop etmek, hızı kesilmek* * *1. geciktir (v.) 2. ahır (n.)* * *I [sto:l] noun1) (a compartment in a cowshed etc: cattle stalls.) ahır2) (a small shop or a counter or table on which goods are displayed for sale: He bought a newspaper at the bookstall on the station; traders' stalls.) tezgâh•- stallsII 1. [sto:l] verb1) ((of a car etc or its engine) to stop suddenly through lack of power, braking too quickly etc: The car stalled when I was halfway up the hill.) stop etmek2) ((of an aircraft) to lose speed while flying and so go out of control: The plane stalled just after take-off and crashed on to the runway.) hız kaybedip kontroldan çıkmak3) (to cause (a car etc, or aircraft) to do this: Use the brake gently or you'll stall the engine.) stop ettirmek2. noun(a dangerous loss of flying speed in an aircraft, causing it to drop: The plane went into a stall.) durma, stop etmeIII [sto:l] verb(to avoid making a definite decision in order to give oneself more time.) oyalamak, savsaklamak -
18 Baustelle
-
19 Betriebsklima
Betriebsklima n iş yeri çalışma ortamı -
20 Betrieb
Betrieb <-(e) s, -e> m2) ( handwerklich) atölye, iş yeri3) (Gewerbe\Betrieb) ticarethane4) ( Belegschaft) personelin \Betrieb sein çalışmakta [o işler durumda] olmak;etw in \Betrieb nehmen bir şeyi faaliyete geçirmek, bir şeyi çalıştırmak;außer \Betrieb sein bozuk [o işlemez] olmak; ( Automat) servis dışı olmak2) ( fam) kalabalık; ( reger Verkehr) işleklik, gelen geçen [o giden]; ( lebhaftes Treiben) hareket;in der Stadt war viel \Betrieb şehir ana baba günüydü
- 1
- 2
См. также в других словарях:
DÂR-ÜL MESAİ — Çalışma yeri. Mesai yeri. Atölye … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
temsilci — is. 1) Hak ve görev bakımından birinin veya bir topluluğun adına davranan kimse, mümessil 2) Benzerlerine örnek olan kimse veya şey Toplumumuzda çizgileri belirlenmiş bir tipin temsilcisiydi. N. Cumalı 3) tic. Aracı olarak başkasına mal satmakla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1. Fəaliyyət, çalışma, zəhmət, əmək. Əqli iş. Fiziki iş. İş görmək. Elmi iş. İşlə məşğul olmaq. – İş insanın cövhəridir. (Ata. sözü). İş rəncbərin, güc öküzün, yer özününkü; Bəyzadələri, xanları neylərdin, ilahi! M. Ə. S.. İş nə qədər qızğın… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
Mustafa Pultar — Prof. Dr. Mustafa Pultar Born March 1, 1940(1940 03 01) Istanbul, Turkey Residence Istanbul Nationality Turkish Citizenship Turkish … Wikipedia
mübarizə — is. <ər.> 1. Bir birinə zidd ictimai qrupların, əqidələrin, mənafelərin və s. nin üstünlük, hakim mövqe tutmaq uğrunda bir biri ilə fəal toqquşması. Dilsiz, sağır göylərə dirək oldu haqq səsi; Başlandı bu ölkənin meydan mübarizəsi. B. V..… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
kamp — is., Fr. camp 1) Çadır, baraka vb. eğreti araçlardan oluşturulan konak yeri Beni öyle bir dinlenme kampına alsınlar ki kapıdan girerken kimlik kartımla birlikte kişiliğimi de kapıda bırakayım. H. Taner 2) Bu yerde konaklama Kamp hayatı. 3) Kurum… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Counter-Guerrilla — Seal of the Office of Defense Cooperation, Turkey. The 13 stars represent the original 13 US states, and indicate a United States Department of Defense organization (see seal).[1] Counter Guerrilla (Turkish: kontrgerilla) is the Turkish branch of … Wikipedia
büro — is., Fr. bureau 1) Çalışma odası, yazıhane Mühendislik bürosu. 2) Danışma ve yazı işlerinin yürütüldüğü iş yeri Amerikan usulü hususi bir dedektif bürosu açmış. R. H. Karay 3) Bölüm, şube Narkotik büro. 4) Yazı masası Birleşik Sözler alım satım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşkün — sf. 1) Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun Onlar kadar birbirine düşkün, birbirine uymuş bir çift daha ömrümde görmedim desem yeri vardır. H. E. Adıvar 2) Geçim sıkıntısına düşmüş Eski arkadaşının düşkün bulunduğu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gezi — 1. is. 1) Ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk, seyahat 2) Gezmek, görmek, eğlenmek amacıyla yapılan yolculuk 3) Gezilip hava alınacak yer 4) Gezinti yeri İnönü gezisi. Taksim gezisi. Birleşik Sözler gezi yazısı dış gezi çalışma… … Çağatay Osmanlı Sözlük